E-ISSN 2587-0610
Laparoscopic Endoscopic Surgical Science (LESS) - Laparosc Endosc Surg Sci : 14 (3)
Volume: 14  Issue: 3 - 2007
RESEARCH ARTICLE
1.Development of Laparoscopic Surgery in our Clinic for the Last 10 Years
Atilla Çelik, Ediz Altınlı, Neşet Köksal, Ömer F. Özkan, Rüştü Kurt
Pages 133 - 139
GİRİŞ ve AMAÇ: Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ilk laparoskopik kolesistektomi 1992 yılında kliniğimiz hekimlerince yapılmıştır. Zaman içinde laparoskopik ameliyatlar giderek çeşitlenmeye başlamıştır. Laparoskopik cerrahinin 20. yılında, kliniğimizin laparoskopik cerrahi alanındaki gelişimini sayısal düzeyde ortaya koymak amacıyla, son on yılda yapılmış olan tüm ameliyatların genel bir dökümünü yaparak irdelemek istedik.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 1997-Mart 2007 arasındaki kayıtlar taranarak yapılmış tüm ameliyat türleri sınıflandırıldı ve ameliyatların laparoskopik ve açık yapılma oranı kaydedildi. On yıllık zaman dilimi beşer yıllık iki dilime ayrılıp her ameliyat için laparoskopik yapılma oranı hesaplandı. Laparoskopik ve açık ameliyatların sayısı ve bundaki değişim ortaya konularak karşılaştırıldı.
BULGULAR: İlk beş yıllık dilimde 139, ikinci dönemde 386 olmak üzere toplam 525 laparoskopik ameliyat gerçekleştirilmiştir. Kliniğimizde en çok yapılmış laparoskopik ameliyat kolesistektomi, ikinci en sık ameliyat ise kasık fıtığı onarımıdır. 2004 yılında kolorektal ameliyatlar laparoskopik yapılmaya başlanmış, karın duvarı fıtıkları laparoskopik olarak ilk beş yılda hiç yapılmamışken ikinci beş yılda % 10 oranında yapılmıştır. Laparoskopik appendektomi, kist hidatik, laparoskopik gastrik bant uygulaması, ooferektomi, mide wedge rezeksiyonu, laparoskopik ülser perforasyonu kapatılması, sürrenalektomi, Nissen fundoplikasyonu ve laparoskopik heller miyotomi ikinci beş yılda yapılan diğer ameliyatlardır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Laparoskopik ameliyatların sayısı ve çeşidi her geçen yıl artmaktadır. Önümüzdeki dönemde yaptığımız ameliyatlar içindeki laparoskopik yapılma oranının daha da yükselmesini ve ameliyatların çeşitlenmesini öngörmekteyiz.
INTRODUCTION: First laparoscopic cholecystectomy was done by a team consisted of our department’s surgeon in Haydarpasa Numune Training and Research Hospital at 1992. The laparoscopic procedures were increased in quantity and variety in the course of time. In this study we aimed to present the development of laparoscopic surgery in our department with quantitative data.
METHODS: Records of laparoscopic operations were reviewed and classified in according to operation type from January 1997 to March 2007. Laparoscopic realization of the operation types was calculated. One decade was divided into two five years periods. First and second period was compared with each other.
RESULTS: 139 laparoscopic operations were done in first period and 386 operations were done laparoscopically in second five years. Most frequent operation was cholecystectomy and the second was groin hernia repair. Laparoscopic colorectal surgery was started in 2004 and ventral hernia repair wasn’t done in the first 5 years period and was done 10% in second period. Appendectomy, hydatid cyst, band gastroplasty, ooferectomy, gastric wedge resection, perforated ulcer suturing, adrenalectomy, Nissen fundoplication and Heller myotomy are other laparoscopic procedures were realized in the second period.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Number of the laparoscopic operations are increasing in quantity and variety in the course of time. We estimate an increase in the rate of laparoscopic surgery and diversity of the laparoscopic procedures.

2.Outcomes of Laparoscopic Appendectomy in 950 Patients Abstract
Sinan Çarkman, Bilgi Baca, Kaya Sarıbeyoğlu, Ece Kol, Adem Karataş, Fatih Aydoğan, Kemal Memişoğlu, Kağan Zengin, Nihat Yavuz, Melih Paksoy, Metin Kapan, Salih Pekmezci, Feridun Şirin
Pages 140 - 147
GİRİŞ ve AMAÇ: Laparoskopik apendektomi uygulanan hastaların sonuçlarını sunmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 1997 – Aralık 2007 tarihleri arasında acil tıp birimimizde laparoskopik apendektomi yapılan hastalar retrospektif olarak incelendi. Ameliyat verileri, komplikasyonlar ve takip sonuçları değerlendirildi.
BULGULAR: Yaş ortalaması 28 (10-87) olan 950 hastaya laparoskopik apendektomi işlemi uygulandı. Hastaların %84’ü akut apendisit ve %16’sı akut karın tanısıyla ameliyat edildi. Ortalama ameliyat süresi 42 (20-150) dakikaydı. Ameliyat sırasında hastaların %75’inde flegmonöz, %13’ünde gangrenöz, %7’sinde perfore apendisit saptandı. Yüzde 5 olguda apendiks makroskopik olarak normaldi. Hastaların %59’u asistan doktor, %41’i uzman veya öğretim üyesi tarafından ameliyat edildi. Açığa geçiş oranı %7’ydi. Ameliyat sonrası hastanede kalış süresi ortalama 1,5 (1 – 10) gündü. Komplikasyon oranı %5 olarak tespit edilmiş olup, serimizde mortalite görülmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Laparoskopik apendektomi, cerrahi yara enfeksiyonu oranının düşük, hastanede kalış süresinin kısa olduğu, güvenli ve etkin bir yöntemdir. Şüpheli olgularda laparoskopi tanısal olarak uygulanabilmekte ve karın içi boşluğunun tamamı değerlendirilebilmektedir.
INTRODUCTION: To present the data of patients who underwent laparoscopic appendectomy.
METHODS: Between January 1997 and December 2007, medical records of the patients who underwent laparoscopic appendectomy in our emergency unit, were retrospectively evaluated. Operative data, complications and follow-up results were assessed.
RESULTS: Nine hundred fifty patients, with a mean age of 28 (10-87) years underwent laparoscopic appendectomy. The preperative diagnoses were acute appendicitis and acute abdomen in 84% and 16% of the patients, respectively. Mean operation time was 42 (20-150) minutes. Operative data revealed phlegmonous (75%), gangrenous (13%) and perforated (7%) appendicitis. Appendix was macroscopically normal in 5% of the cases. Patients were operated by residents (59%) and staff surgeons (41%). Conversion rate was 7%. Mean postoperative hospital stay was 1.5 (1-10) days. Complication rate was 5% and there was no mortality.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Laparoscopic appendectomy is a safe and effective method, which is associated with shorter hospital stay and less surgical wound infection. Whole abdominal cavity can be explored easily, with the help of diagnostic laparoscopy in suspected patients.

3.Maternal And Fetal Near-Term Sheep Cytokine Responses To Carbon Dioxide Pneumoperitoneum
Ahmet Tekin, Cüneyt Evrüke, Okan Deveci
Pages 148 - 154
GİRİŞ ve AMAÇ: Karbon dioksit (CO2) pnömoperitonunun gebe koyunlarda fetal asidoza neden olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada, gebe koyunlarda CO2 pnömoperitonunu takiben anne fetusdaki interleukin (IL)-6, IL-8 ve tümör nekrozis faktör alpha (TNFα) değerlerindeki değişiklikler araştırılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada, 100-140 günlük tekil gebeli¤i olan 8 koyun genel anestezi verilerek kullan›ld›. Bat›na bir adet 5 mm trokar girişi yapılarak 60 dk 13-15 mmHg CO2 pnömoperiton yapıldı. Pnömoperiton öncesi, hemen sonrası ve işlemden 24 saat sonra anne ve fetusda kan örnekleri alındı.
BULGULAR: İnsuflasyon annede orta derecede fakat önemli derecede arterial hiperkapni (10.7 mmHg art›fl (P<0.001) ve asidoz (pH da 0.104 düflüfl P=0.0005) meydana getirdi. Pnömoperiton hemen sonrası fetal Pco2 ortalama 15.3 mmHg (P<0.001) ve fetal pH ortalama 0.11 ünite (P<0.001) arttı. Anne ve fetusdan alınan her üç grup kan örneğindeki IL-6, IL8 ve TNF_ seviyeleri arasında anlamlı bir fark belirlenemedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Gebe koyun ve fetusdaki IL-6, IL-8 ve TNFα değerlerinde CO2 pnömoperitonu öncesine kıyasla pnömoperiton ve 24 saat sonra anlamlı bir değişiklik olmamıştır. Bu sonuçlar asidozun gebe koyunlarda prematüre doğuma yol açabilecek olan IL-6, IL-8 ve TNFα seviyelerinin yükselmesine neden olmadığını göstermiştir.
INTRODUCTION: It is known that carbon dioxide (CO2) pneumoperitoneum induces fetal acidosis in pregnant ewes. Our aim was to determine changes of the levels of maternal and fetal cytokines IL-6, IL-8 and TNFα following CO2 pneumoperitoneum in pregnant ewes.
METHODS: Eight ewes with singleton pregnancies of 120–140 days gestation were anesthetized and intubated. The abdomen was insufflated with CO2 at 13–15 mmHg pressure for 60 min. Before and immediately after the insufflation, and 24 hours following the CO2 pneumoperitoneum, blood samples were taken from the ewes and fetuses.
RESULTS: Insufflation produced modest but significant maternal arterial hypercapnia (an increase of 10.7 mmHg; P < 0.001) and acidosis (a decrease in mean pH of 0.1.04; P = 0.0005). Fetal PCO2 was increased by 15,3 mmHg on average and pH was decreased by
0.11 unit on average immediately after desufflation (both P < 0.001). No significant difference was observed in the concentration of cytokine in the maternal or fetal blood samples
DISCUSSION AND CONCLUSION: Serum levels of IL-6, IL-8 and TNFα did not increased above baseline in pregnant ewes or fetuses during CO2 pneumoperineum or 24 hours later. These results suggest that respiratory acidosis does not lead to the elevation of cytokines in pregnant ewes and fetuses, which may contribute to premature labor.

REVIEW
4.Invention and Patent
Ali Doğan Bozdağ
Pages 155 - 161
Bu yazının amacı buluş sahibi meslektaşlarımızın patent sahibi olmak için ne yapmaları gerektiği ile ilgilidir. Patent başvurusu yapmak Tübitak desteğinden sonra daha kolay hale gelmiştir. Buluş sahibi yenilik araştırılmasını kendisi yapıp, önceki buluşlara göre farklılıkları belirledikten sonra çalışlmasını bir patent vekili ile sürdürebilir. Patent başvuru süreci tarifnamenin ve istemlerin hazırlanması ve başvuru ile süreç başlar ve patent alınmasına kadar sürer. Ülkemizin ve çocuklarımızın refahı için patent sayımızı arttırmalıyız.
The aim of this paper is to describe the way to achieve the patent right of our colleague who has an invention. The patent submission became easier after the beginning of Tübitak’s patent right support program. After determining the differences of the innovation to the previos inventions, the inventor can work together with a special patent office. The procedure starts with the preparation of the patent description, and submission to the authorized patent office, and continues until the achievement of the patent right. We have to increase the number of patent rights for the welfare of our country and our children.

RESEARCH ARTICLE
5.Minimally Invasive Splenectomy: Our Experience Of 71 Cases
Umut Barbaros, Nihat Aksakal, Mustafa Tükenmez, Uğur Deveci, Ahmet Dinççağ, Selçuk Mercan
Pages 162 - 171
GİRİŞ ve AMAÇ: Günümüzde laparoskopik splenektomi açık splenektomiye alternatif olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmamızda kliniğimizde uygulamış olduğumuz laparoskopik ve el yardımlı laparoskopik splenektomi olgularının sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Selim kan hastalıkları, lenfoma ve primer dalak patolojileri nedeniyle splenektomi endikasyonu koyulan 71 hastaya elektif minimal invaziv splenektomi planlandı. Normal dalak boyutlu selim kan hastalığı veya selim dalak patolojisi olan 53 hastaya LS, büyük dalak boyutu (≥15 cm) veya malignite şüphesi nedeniyle de dalak bütünlüğü korunması gereken 18 hastaya EYLS uygulandı. Hastaların dalak boyutu, dalak ağırlığı, kanama miktarı, açığa geçme oranı, ameliyat süresi, peroperatif ve postoperatif komplikasyonlar ile hastanede kalış süresi, morbidite ve mortaliteleri kaydedildi.
BULGULAR: Laparoskopik splenektomi planlanan 53 olgunun 48’inde (%91) splenektomi laparoskopik olarak tamamlandı. Diğer 5 hastada da disseksiyon yapılırken dalak hilusunda kontrol edilemeyen kanama gelişmesi üzerine açığa geçildi. Ameliyat sonrası takiplerde 1 hastada derin ven trombozu, 1 hastada pankreas fistülü, 1 hastada port yeri fıtığı ve 1 hastada da port yeri infeksiyonu görüldü. Ortalama hastanede kalış süresi 2,9 gün idi. 18 hastaya da el yardımlı laparoskopik splenektomi yapıldı. Ameliyat s›ras›nda bir hastada gelişen hiler kanama lineer stapler kullanılarak açığa geçilmeden kontrol edildi. Bir hastada el portu yerinde yara infeksiyonu, 1 hastada da pankreas fistülü gelişti. Ortalama hastanede kalış süresi 4,4 gün idi. Mortalite görülmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Mortalite ve morbidite oranlarının düşük olması, ameliyat sonrası daha az ağrı olması, hastane yatış süresinin daha kısa olması ve hastaların gündelik yaşamlarına daha erken dönmeleri nedeniyle minimal invaziv splenektomi teknikleri uygun endikasyon konulan olgularda güvenle kullanılabilmektedir.
INTRODUCTION: Minimaly invasive splenectomy has recently been gaining acceptance as an alternative to open splenectomy. We report in this paper our experience with laparoscopic and hand assisted laparoscopic splenectomy.
METHODS: 71 patients underwent a splenectomy for a wide range of splenic disorders. Of these patients, 53 who had normal sized spleen with hematologic diseases and benign spleen pathology were treated by laparoscopy and 18 who had large spleen (≥15 cm) and suspicious malign spleen diseases were treated by hand assisted laparoscopic splenectomy. Spleen size and weight, estimated operative blood loss, conversion rate, operative time, peroperative and postoperative complications, length of stay in hospital, morbidity and mortality were recorded.
RESULTS: Of 53 patients planned laparoscopic splenectomy, 48 was succesfully underwent laparoscopic splenectomy. In five cases, conversion to an open procedure was required due to bleeding. There were four postopertive complications (one deep venous thrombosis, one pancreatic fistula, one abdominal wall hematoma and one infection at the port site). Mean length of hospital stay was 2,9 days. 18 patients underwent hand assisted laparoscopic splenectomy. One intraoperative bledding complication occurred. None of patients required the conversion to open surgery. One patient developed infection at the hand assisted port site and one postopertive pancreatic fistula. Mean length of hospital stay was 4,4 days. There was no mortality.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Minimally invasive splenectomy is safe and effective procedure that reduces hospital stay and time to full recovery, low postoperative pain and complications.

LookUs & Online Makale