E-ISSN 2587-0610
Laparoscopic Endoscopic Surgical Science (LESS) - Laparosc Endosc Surg Sci : 15 (4)
Volume: 15  Issue: 4 - 2008
RESEARCH ARTICLE
1.Intraoperative cholangiography during laparoscopic cholecystectomy
Kamer Tomaoğlu, Yavuz Selim Sarı
Pages 155 - 162
GİRİŞ ve AMAÇ: Laparoskopik kolesistektomi (LK) hastane kalış süresinin kısa, postoperatif ağrının ve görünür skar dokusunun az olmasr nedeniyle kolesistektomilerde “altın standart” olarak kabul edilmiş olan avantajlı bir cerrahi yöntemdir. Tüm bu avantajların yanı sıra laparoskopik kolesistektominin güvenilir olması da gerekmektedir. LK lerde safra yolu yaralanma oranları klasik kolesistektomiye oranla daha yüksektir. LK de peropratuar kolanjiografi (POK) uygulanması iatrojenik safra yolu yaralanmalarını önleyebilir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Surp Pirgiç Hastanesinde 2001 - 2003 yılları arasında LK uygulanmış olan 81 olgudan 21 inde (%26) laparoskopik peroperatuar kolanjiografi (LPOK) uygulandı. LPOK uygulama endikasyonları geçirilmiş sarılık, kolestaz enzimlerinde yükselme ve yapılan preoperatif ultrasonografide koledokta dilatasyonunun saptanmasıydı.
BULGULAR: Olgulardan 13 ü kadın, 8 i erkek ve yaş ortalaması 54,6 idi. Toplam 21 olgudan 19 unda görüntülemede başarı sağlandı. 10 hastada semptomatik safra kesesi taşı, 4 hastada akut ödematöz pankreatit, 5 hastada akut kolesistit mevcuttu. Olguların 2 sinde preoperatif ERCP uygulanmıştı. Ortalama peroperatuar kolanjiografi süresi 23 dakika olarak ölçüldü. Hiçbir olguda anatomik varyasyon, anomali veya safra yolu taşı görülmedi. Hiçbir hastada peroperatuar kolanjiografiye bağlı komplikasyon olmadı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: LPOK rutin olarak uygulanması gerekli olmasa da selektif olarak uygulanması gerekli olan ve bu nedenle bilinmesi gereken bir yöntemdir. Uygun endikasyonlarda ameliyatın güvenli bir biçimde sonlandırılmasını sağlayabilir.
INTRODUCTION: Laparoscopic cholecystectomy (LC) has the advantage of shortening hospitalisation, causing less postoperative pain and visible scarring associated with standard cholecystectomy. LC is considered as the “gold satandard” of cholecystectomiy. While LC seems to have great advantages, its safety must be established. The rate of bile duct injuries seems to be elevated in LC when compared to open cholecystectomy. Intraoperative cholangiography can prevent iatrogenic bile duct injury during LC.
METHODS: Between 2001 and 2003, out of the 81 laparoscopic cholecystectomies, intraoperative cholangiography was performed in 21 patients (26%) in Surp Pirgic Hospital. The indications of intraoperative cholecystectomy were past history of jaundice, elevation of cholestatic enzymes and dilation of common bile duct.
RESULTS: 13 patients were female and 8 patients were male. The mean age was 54,6 years. Intraoperative cholangiography was successful in 19 cases. 10 patients presented with symptomatic gall bladder calculs, 4 patients presented with acute edematous pancreatitis and 5 patients had acute cholecystitis. Two patients had ERCP in the preoperative period. The average period of cholangiography was 23minutes. No anatomic variations, anomalies or CBD stones were found. No complications due to laparoscopic cholecystectomy itself were encountered.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Even if rutine use of laparoscopic intraoperative cholangiography does not seem to be necessary, Surgeons have to be techniquely capable of performing the procedure in selective cases. Intraoperative cholangiography (IOC) can prevent iatrogenic bile duct injury during LC.

REVIEW
2.Conscious sedation in endoscopy and the nurse’s role
Nuran Akyüz
Pages 163 - 169
Bilinçli sedasyon/analjezi, hastanın koruyucu refleksler üzerindeki kontrolünü sürdürürken istenmeyen duyuları tolere edebildiği, ilaçla sa¤lanan durumu ifade eder. Dokunsal ve sözel uyaranlara karşı anlamlı yanıtlar verebilme becerisi hastanın kontrolü altındadır. Hastanın solunum yolunu açık tutmak için herhangi bir girişim gerekmez, spontan ventilasyon yeterlidir. Kardiyovasküler fonksiyonlar ise genellikle sürdürülür. Hastanın güvenliğini, rahatını ve işbirliğini artırmak, gastrointestinal salgıları ve motiliteyi azaltmak ve amnezi sağlamak amacıyla endoskopik işlemler öncesinde ve sırasında ilaç uygulanabilir. Bilinçli sedasyon ve analjezi amacıyla kullanılan ilaçlar çoğu zaman fentanil ya da meperidin gibi bir narkotik ajan ile midazolam veya diazepam gibi bir yatıştırıcı kombinasyonundan oluşmaktadır. İntravenöz kateterler sayesinde dozaj titre edilebilir, ayrıca intravenöz sıvı ve ilaçlar verilebilir. Gerçekleştirilecek işlemler için gereken sedasyon ve/veya analjezi dozu hastanın yaşına, kullandığı ilaçlara, hastalığına, anksiyete düzeyine ve işlemin türü ile süresine bağlı olarak değişir. Endoskopi işlemleri sırasında, hekimler tarafından direktife edilen ilaçları uygulama sorumluluğu hemşirededir. Hemşire, hastanın yaşam bulgularını, bilinç durumunu/düzeyini izler ve kaydeder. İlaçların istenmeyen etkilerine karşı da uyanık olmalıdır. Bu makale, endoskopide çalışan hemşirelere, sedasyon için kullanılan ilaçların farmakolojisi, etki mekanizması, endikasyonları, kontrendikasyonları ile bu ilaçların etkilerini tersine çevirmede kullanılan diğer ilaçlarla ilgili bilgi vermek amacıyla planlandı. Uygulamada hemşireler bu bilgileri, kaliteli bir hasta bakımı sağlamak ve komplikasyon oranlarını azaltmak için kullanabilirler.
Conscious sedation/analgesia (Moderate sedation) refers to the drug-induced state that allows the patient to tolerate unpleasent sensations while still maintaining control of protective reflexes. The ability to respond purposefully to tactile and verbal stimulation is within the patient’s control. No interventions are required to maintain apatent airway, and spontaneous ventilation is adequate. Cardiovascular function is usually maintained. Medication before and during endoscopic procedures may be used to diminish gastrointestinal secretions or motility, and to provide amnesia to ensure the patient’s safety, comfort, and cooperation. In general, the drugs used for moderate sedation and analgesia routinely consist of a combination of narcotic such as fentanyl or meperidine and a tranquilizer such as midazolam or diazepam. In patients who are resistance to sedation, the physician may request administration of other drugs to potentiate the action of the narcotic. An intravenous catheter allows for titration of dosage and permits administration of intravenous fluids and drugs. The amount of sedation or analgesia required for any procedure varies depending on the patient’s age, prior medications, associated illnesses, anxiety level, and type and duration of the procedure. The nurse is responsible for the administration of agents prescribed by the physician. During endoscopic procedures, the nurse monitors and documents the patient’s
state of consciousness and vital signs. The nurse must remain vigilant for untoward reactions to administered medication. This article is planned to provide knowledge to the nurses which are working in endoscopy units about the pharmacology of drugs used for sedation; mechanism of actions, indications, contraindications and the other drugs used to reverse their actions. Practicing nurses can use that knowledge to reduce complication rates and to enhance the quality of nursing care.

3.A rare polypoid lesion of the gallbladder: Adenomyomatosis
Ahmet Fikri Yücel, Ahmet Pergel, Ibrahim Aydın, Doğan Yıldırım, Murat Mounla, Nilgün Demirbağ, Dursun Ali Şahin
Pages 170 - 173
Adenomyomatozis, safra kesesi duvarının etyolojisi bilinmeyen benign hiperplastik hastalığıdır. Safra kesesinin incelmiş kas tabakasından epitelin lokal ya da diffüz olarak invaginasyonu ile oluflan Rokitansky-Aschoff sinüsü ile karakterizedir. Bazı vakalar malign tümörlere benzemekle birlikte, ultrasonografik inceleme sırasında ayırıcı tanıda adenomyomatozis akla gelmelidir. Epigastrik ağrı ve dispeptik yakınmaları olan 50 yaşındaki kadın hastanın yapılan batın ultrasonografisinde safra kesesinde polip saptandı. Laparoskopik kolesistektomi uygulandı. Histopatolojik inceleme sonucu safra kesesi adenomyomu tanısı kondu. Olgumuzu safra kesesi polipleri ile alakalı kısa literatür bilgisi vererek sunmayı amaçladık.
Adenomyomatosis of the gallbladder is a condition of benign hyperplasia of unknown etiology, characterised by local or diffuse thickening of the muscular layer, with invagination of the epithelium, forming Rokitansky-Aschoff sinuses. In some cases it looks like a malignant tumor. The diagnosis can be suspected during ultrasound examination. Gall bladder polyp was detected in the abdominal ultrasonography of a 50-year old female patient with epigastric pain and dyspeptic complaints. Laparoscopic cholecystectomy was carried out and gall bladder adenoma was diagnosed according to histopathological examination. We aimed to present our case with brief relevant literature
information.

RESEARCH ARTICLE
4.Our experience with Laparoscopic Modified Heller myotomy and Dor fundoplication in Esophageal Achalasia
Yalın Işcan, Fatih Tunca, Yasemin Giles, Levent Avtan, Serdar Tezelman, Tarık Terzioğlu, Cavit Avcı
Pages 174 - 179
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada akalazya tanısıyla laparoskopik modifiye Heller myotomi ve Dor fundoplikasyon uyguladığımız hastaları değerlendirmeyi ve bu konudaki deneyimizi aktarmayı amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çaluşmaya Ocak 2006 –Ocak 2008 yılları arasında Akalazya tanısı ile İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda laparoskopik modifiye Heller myotomi ve Dor fundoplikasyonu uygulanan 20 hasta alınmış ve dosya bilgileri retrospektif olarak incelenmiştir.
BULGULAR: Ortalama yaş 45.3± 10.9 yıl, K/E oran› 1.86/1 (13/7) olarak saptandı. Hastaların ortalama şikayet süresi 17±4.9 ay olarak bulundu. Ameliyat öncesi dönemde hastaların 14 (%70)’ine 1 kez, 6 (%30)’sına 2 kez balon dilatasyon, 4 (%20) hastaya ise ameliyat öncesi dönemde botulinum toksini ile tedavi denenmişti. Ameliyat öncesi manometrik incelemede ortalalama AÖS basıncı 24,2±11,6 mmHg saptandı. Hastaların tümüne myotomi ve 180° Dor fundoplikasyon uygulandı. Ortalama ameliyat süresi 62 ±17.6 dk olarak saptandı. Ameliyat sırasında 1(%5) hastada mukozal açılma oldu ve laparoskopik olarak tamir edildi. Hastalar›n ortalama hastanede kalış süresi 2.3±0.6 gün olarak bulundu. Ameliyat sonrası dönemde 1(%5) hastada port yerinden gelişen kesi fıtığ dışında herhangi bir komplikasyon saptanmadı. Hastalar ortalama 26,2±20,2 ay takip edildi. Takip süresi içinde hastaların hiçbirinde nüks saptanmadı. İki (%10) hastada takip süresi içinde hafif gastroözofageal reflü semptomları gelişti. Bu hastalarda uygulanan medikal tedavi ile semptomlar geriledi ve ek girişim gerekmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Akalazyalı hastalarda günümüzde en etkin tedavi yöntemi laparoskopik modifiye Heller myotomidir. Myotomiye antireflü bir prosedür eklenmeyen hastalarda ameliyat sonrası patolojik reflü saptanma riskinin daha yüksek olması nedeni ile Heller myotomiye anti reflü giriflim olarak Dor fundoplikasyonunun da eklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
INTRODUCTION: In this study we have retrospectively evaluated the patients which underwent laparoscopic modified Heller myotomy for achalasia.
METHODS: Between January 2006 and January 2011, 20 patients underwent laproscopic Heller myotomy and Dor fundoplication in Istanbul Faculty of Medicine Department of General Surgery. The files of the patients were evaluated retrospectively.
RESULTS: The mean age of the patients were 45.3± 10.9 years and female /male ratio was 1.86/1 (13/7). The mean symptom period was 17±4.9 months. In the preoperative period, 14(%70) patients underwent one, 6 (%30) patients underwent two times of pneumatic esophageal dilatation. Botox treatment was performed in 4 (%20) of the patients before the pneumatic dilatation. The mean lower esopghageal sphincter (LES) pressure of the patients was 24,2±11,6 mmHg. All of the patients were underwent laproscopic Heller myotomy and Dor fundoplication. The mean operation time was 62 ±17.6 minutes. The esophageal mucosal rupture occured in 1 (%5) patient during the operation and repaired laparoscopically. The mean hospitalization time was 2.3±0.6 days. The mean follow-up time was 26,2±20,2 months. No recurrence was occured during the follow-up period. Gastro-esophageal reflux (GER) was occurred in 2 (%10) patients with mild symptoms and treated medically. Port site hernia was occured in 1 (%5) patient.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Laproscopic Heller myotomy is the most effective treatment for esophageal achalasia. Because of the higher GER rates in patients without antireflux procedure, we recommend that Dor fundoplication should be added to the Heller myotomy.

5.Retrievable stent usage in esophagial stenotic lesions
Oğuz Koç, Yavuz Selim Sarı, Hasan Bektaş, Vahit Tunalı, Hasan Ökmen
Pages 180 - 183
GİRİŞ ve AMAÇ: Günümüzde özofagusun çok sıklıkla malign hastalıklarının palyasyonunda stentler kullanılmaktadır. Ancak çıkarılabilir stentlerin kullanıma girmesiyle birlikte birçok benign hastalıkta da stent kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Bu stentlerle çeşitli selim özofagus darlıkları ve fistülleri tedavi edilebilmektedir. Çıkarılabilir stentlerin kullanım alanının kalıcı stentler kadar geniş olacağını düşünmekteyiz.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Üç hastada çıkarılabilir, kendiliğinden genişleyen nitinol stent, endoskopi ve fuloroskopi yardımı ile yerlefltirildi. İşlem sırasında hiçbir komplikasyon olmadı.
BULGULAR: Hastaların yaşları 48-50-54 ve üçü de erkekti. İlk hastada üst özofagus darlığında tümör vardı. Hastanın orofarinkse yakın tümörünün olması ve stentin tolerasyonundan emin olunmadığı için çıkarılabilir stent tercih edildi. Sonraki süreçte tümör ingrowth gelişimi göz önüne alınarak, stent içinden geçilerek PEG uygulandı. İkinci hasta larinks kanseri nedeniyle opere edilmişti ve servikal özofaustaki darlığa stent uygulandı. Son hasta kardia tümörü nedeniyle opereydi, patolojide cerrahi sınır pozitifliği vardı, erken anastomoz darlığı gelişmişti ve yeniden planlanan cerrahiye köprü olması amacıyla stent uygulandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çıkarılabilir stentler ile ilgili çalışmalar literatürde az sayıdadır. Öncelikle iyi huylu darlıklarda kullanılması düşünülse de kanser nedenli darlıklarda da kullanılmıştır. Çıkarılabilir stenler oldukça kolay uygulanmakta ve diğer stentler kadar da etkin olmaktadır. Hasta sayımız çalışmamıza yeni başaldığımız için az olmakla birlikte ilk üç hasta bilgilerimizi vermek istedik. İlerleyen zamanlarda daha yüksek hasta sayıları ile sonuçlarımızı vermeyi düşünmekteyiz.
INTRODUCTION: Today, a variaty of stents are used to palliate for symptoms in esophagial cancer. But with retrievable stents produced in recent years, benign stenosis or fistulas of esophagus are being managed in common. We hypothesise that retrievable stent usage will be as common as the other stents.
METHODS: In three patients, retrievable nitinol stents have been placed with the aid of endoscopy and fluoroscopy. No complication occured during the procedure.
RESULTS: The ages of three patients were 48-50-54 in respectively. In the first patient, there was a stenosis in the upper segment of esophagus close to the oropharinx which was due to tumor. As to the presumption of intolerance of patient to any of stent, retrievable stent were preferred. After stent placement, PEG insertion was done through the stent because of tumor ingrowth was expected in near future. The second patient had a history of larynx surgery due to cancer and retrievable stent was palced in the servical stenotic region. The third patient had a surgery of cardia tumor and pathology showed positive tumor cells in the anastomosis and stenosis were found endoscopically. As a bridge to the definitive surgery, retrievable stent were placed.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In the literature there are limited numbers of studies related to retrievable stents. Although it is used in benign stenosis in the first studies then there are several studies reporting its usage in malign stenotic lesions. It can be placed as easy as the other stents and effectivness of the retrievable stents remain the same as the others. In our study, the numbers of patients are so low but we will report the late results as our numbers growed.

LookUs & Online Makale